0

Doğum hikayemiz

Bugün Arya’ m 4 aylık oldu. Bu dört ayda hayatım tamamıyla değişti ve güzelleşti. 4. ayımız vesilesiyle doğum hikayemizden bahsetmek istedim biraz da..

Zorlu bir hamilelik sürecinin ardından, hem kendi isteğim hem de bebeğin boynunda kordon olması nedeniyle doğum şeklimin sezaryen olmasına karar verildi. Ameliyat tarihi de 24 Haziran olarak belirlendi. 23 Haziran’da saat 4 sularında son bir kez doktorum USG ile değerlendirdi. Suyumun artık iyice azalması nedeniyle bebeğin kalp atımında hızlanma olduğunu, nasıl olsa yarın sezaryen olacağım için önemli bir sorun olmadığını söyledi. Bizim moralimiz yine biraz bozuldu tabi ki. Artık kızımın içeride durduğu her dakika beni daha da endişelendiriyordu ve bir an önce ona kavuşmak istiyordum. Bir yandan da olanlar hala bir rüyaymış gibi geliyor ve kızıma kavuşamadan uyanmaktan korkuyordum.

Doktor kontrolü sonrasında eve gittim, erken doğum olabilir diye yaklaşık 1 ay önce hazırladığım hastane çantamı tekrar kontrol ettim. Nedense Arya ‘nın çantasını kontrol etmek içimden gelmedi, ya o güzel bebek kıyafetlerini giydiremezsem, ya o puset boş gelirse diye kısa bir süre ağladıktan sonra kendimi toparladım ve fotografçımızı arayıp sezaryen saatini ve yerini bildirdim. Fotoğraf çekmeyi de çekilmeyi de çok seven bir insan olarak, ne kadar zorluk yaşasam da ne kadar endişeli olsam da, bu anı ölümsüz kılmak için fotoğrafçımız Hülya Hanım ile aylar öncesinden anlaşmıştık.

Sonrasında kısa bir duş aldım, zaten artık son haftamda banyoda eğilmek bile bir işkenceye dönüşmüş ve banyo sürem en fazla 10 dakikaya inmişti. Ardından kuaförün yolunu tuttum, saçlarıma maşa yaptırdım ve eve geri döndüm. Ancak suyumun azaldığı ve bebeğin kalp atışlarının hızlanmış olduğu düşüncesi beni rahat bırakmadı ve çantaları toparlayıp doğruca çalıştığım ve doğum yapmayı planladığım hastaneye gittik. NST’ de ciddi bir sıkıntı çıkmadı ama kasılmalarımın başlamış olduğunu gördük, yine de hastaneye yatışım yapıldı.

Sabaha kadar bir dakika bile gözümü kırpmadım, hayatımda hiç etmediğim kadar duayı o gece ettim, çokça ağladım. Nasıl bir bebek olacağını, kime benzeyeceğini o güne kadar hiç hayal etmediğimi, daha doğrusu hayal etmekten korktuğumu fark ettim. Hiç tanımadığımız, hiç yüzünü görmediğimiz bir insana nasıl bu kadar bağlandık diye de bol bol düşündük eşimle.Bu geceden sonra artık her şeyin farklı olacağını, iki kişi çıktığımız evimize üç kişi döneceğimizi düşünüp mutlu olduk.

Derken günün ilk ışıklarıyla bir kez daha ağlama krizine girip ardından fotoğraf çekimi için hızla hazırlanmaya başladım. Fotoğraf çekimi sırasında içimde fırtınalar koparken yüzüme sadece basit bir gülümseme yerleştirdim ..

10

Çekimler bittikten sonra bir görevli beni ameliyathaneye götürmek için odama geldi. Aklımdaki tek düşünce kızımın sağlığı ve ona kavuşma heyecanı olduğu için ne anesteziden ne ameliyattan korktum. Tek korkum onu kucağıma alamamaktı.

Ardından spinal anestezi yapıldı, ben daha iğnenin girdiğini bile anlamadan bacaklarım sıcacık oldu ve kuş gibi hafifledi.

Daha önce bir çok kez pediatrist olarak doğuma girmiştim, alışkındım aslında ortama.. İlk kez tıp fakültesinde doğuma girdiğim sırada benim de birçok kişi gibi gözlerim dolmuş, bu mucizeyi hayranlıkla izlemiştim. Şimdi ise durum çok farklıydı, bu sefer benim mucizem gerçekleşiyordu.. Bu duyguyu anlatmak imkansızdı. Aylardır beklediğim, onun için her şeyi göze alabileceğim kızıma kavuşmak üzereydim.

O sırada ciyak ciyak bir ağlama sesi duydum, neydi ki bu .. Gerçekten kızImın sesi miydi, gerçek miydi yani her şey..

78 sb79

O pamuk ellerini, ayaklarını, güzel yüzünü gördüm sonra, kucağıma aldım,  kokladım ve şükrettim seni verene..

Geldin ya sen sağlıkla ne isterdim artık daha.. Hoş geldin hayatımıza..

191

İşte bizim doğum hikayemiz. Dostumun düşmanımın isteyen herkesin yaşamasını dilediğim türden, her şeyden başka bir duyguymuş bu..

Hikayemizi anlatmışken,öncelikle iyi kötü her anımda sonsuz destekçim olan, sevgisiyle beni şımartan, hamilelik dönemi boyunca kusmalarımda kova yetiştirmekten,  son günlerimde çorabımı giydirmeye kadar her türlü desteği veren, dünyanın en iyi babası olacağına inandığım eşime, annelerin bir tanesi, anneanne olmanın iki kere anne olmak demek olduğunu gösteren anneme, bir tanecik babama, her sızlanmamı bıkmadan dinleyen, yanımda olan, kızımın ilk doktoru Duygu’ya, her şeyi sorup yine de bıktıramadığım kuzenim Banu’ya ve Barış abime, doğum öncesi gecede bile beni  yalnız bırakmayan Laden’e,  her derdimi konferans yöntemiyle dinleyip yanımda olan dostlarım Mine, Çağla ve Helin’e, en çok da ansızın gelmeye karar verip dünyamızı aydınlatan ve bana bunları yaşatan güzel kızım Arya’ ma teşekkürü borç bilirim..